İmplant; çene kemiğine yerleştirilen ve takılacak olan protezlerin tutunması için uygulanan yapay diş kökleridir. Bu yapay diş kökleri; eksik dişlerin yerine yapılır ve uzun ömürlü kullanılabilirler. Uzman hekimler tarafından, steril ortamda küçük bir cerrahi işlemle çene kemiğine yerleştirilen implantlar, yaklaşık 2-3 ay içerisinde çene kemiğine tutunur ve artık bu yapay diş kökü protezleri taşıyacak duruma gelir. Fakat; implant uygulamasının yapılabilmesi için; kemik yapısının uygun olması ve diş etlerinin sağlıklı olması çok önemlidir. İmplantları destekleyecek bu şartların olmadığı durumlarda; ek kemik cerrahisi uygulamaları ile implantların yapılması ve yüksek başarıların elde edilmesi mümkündür.
İmplant uygulamasının en büyük avantajı; kişinin kaybetmiş olduğu eksik dişin ya da dişlerin yerine, neredeyse doğal diş ile tamamen aynı özellikte olan sabit dişlere sahip olunmasıdır. İmplant dişlerin kullanımı; uygun koşullarda ve uzman kişiler tarafından yapıldığı takdirde uzun yıllar kullanılabilir. Bu süreçte kişinin yapacağız ağız ve diş bakımı da önemli rol oynar.
All-On-4 tekniği ile dişsiz hastalarda bir çenede sadece 4 implant ile tüm ark dişlerini içeren protezler yapılabilmektedir. Özel açılama tekniği ile yapılan İmplant cerrahisi ile tam dişsiz hastalarda aynı gün protezler sabit olarak takılmakta ve hastalar bu tedavi sonrasında dişsiz ya da hareketli protezler ile bekleme dönemi geçirmemektedir. 10 yıldır uygulanan ve başarısı uzun dönem bilimsel çalışmalar ile kanıtlanmış olan All-On-4 tekniği ile hastalar kolay, hızlı ve tatmin edici bir tedavi ile istedikleri gülüş estetiği ve fonksiyona kavuşmaktadır.
Rutin diş hekimi kontrollerinizde diş taşı temizliği, koruyucu flor uygulamaları gibi geleneksel tedaviler yapılarak dişlerinizle sağlıklı olarak yaş almak için geleceğe yatırım yapabilir ve bazı ciddi hastalıkları erken teşhis edilebilmesine olanak sağlayabilirsiniz.
Dişlerde oluşan çatlaklar ve kırıklar, dişte meydana gelen çürükler, yanlış tedavi süreçleri, yanlış restorasyonlar sonucu dişte bulunan sinirler ve damarların canlılığını yitirmesi sonucu dişin kanallarında bulunan enfekte sinirlerin temizlenmesi, dezenfekte edilmesi ve kanal dolgu maddeleri ile doldurulmasına kanal tedavisi denir.
Kanal tedavisinin en büyük avantajı ölü dişi korumak ve etrafındaki kemiği kaybetmemektir. Dezavantajları arasında da her tıbbi operasyon gibi, tedavinin %100 pozitif cevap vermemesi ve işlem esnasında hastanın birkaç saat ağını açık tutmak zorunda kalmasıdır.
Kök kanal tedavisi sırasında anestezi yapılacağı için hasta herhangi bir ağrı hissetmez.
Tedavi sonrasında dişte özellikle çiğneme sırasında hafif bir ağrı ve hassasiyet olabilir. Tedavi sonrası birkaç gün hafif bir antienflematuar ilaç kullanmakta sakınca yoktur.
Günümüzde kanal tedavisinde kullanılan maddeler ve teknikler sayesinde kök ucundaki apselerin büyük çoğunluğu tedavi edilebilmektedir ve böylece dişin çekilmesine gerek kalmamaktadır.
Normal şartlarda kanal tedavisi sırasında antibiyotik kullanımına gerek yoktur. Ancak ileri enfeksiyon varlığında ya da dişte aşırı hassasiyet durumunda antibiyotik verilebilir.
Kanal dolgusu, kök kanalının temizlenip doldurulması işlemidir. Dolgu işlemi ise dişin ağız içinde görünen kron kısmının harabiyet miktarına göre kompozit dolgu, inley, onley ya da kron ile restore edilmesidir.
Kanal tedavisi sonucu diş canlılığını kaybettiği için daha kırılgan bir hale gelir. Kanal tedavisi gören dişlerde çok fazla madde kaybı olduğu ve daha kırılgan hale geldikleri için tedavi sonrası kaplama dişler tercih edilmelidir.
Steril koşullarda ve doğru yapılmış kanal tedavilerinin başarı oranı %90 – 95 arasındadır. Tedavi sırasında temizlenmeyen sinir dokusu kaldıysa, kök kanal dolgusunun ve üst dolgusunun yeterli yapılmadığı durumlarda kanal içerisine mikroorganizmaların sızmasıyla, tedavi sırasında perforasyon ya da kırıkların oluşmasıyla kök kanal tedavisinin başarısızlığından bahsedilir. Başarısız bir kanal tedavisini yemek sırasında dişlerde ağrı, sponton ağrı, kök ucunda şişlik ve kızarıklık belirtilerinden anlayabiliriz. Başarısız kanal tedavisi yenilenerek, tedavi tekrarlanır. Bu işlem yetersiz kalıyorsa apikal rezeksiyon işlemi uygulanarak, kök ucuna cerrahi olarak ulaşılır, enfeksiyon temizlenir ve kapatılır. Kanal tedavisi tekrarlanması ve cerrahi müdahele yetersiz kalırsa dişin çekimi düşünülmelidir.
Diş hekimleri tarafından en sık uygulanan estetik olarak tabir edilen dolgulardır. Çürüyen dişlerde, kırılan yada herhangi bir zedelenmeye mahruz kalmış olan dişleri onarmak için uygulanan bir kompozit reçine uygulamasıdır. Ayrıca kompozit dolgu uygulamaları görsel anlamda dişlerin daha uzun gözükmesi, dişlerin arasında olan boşlukların kapatılması ve fonksiyonel olarak diş çürüklerinin kapatılması ve sağlamlaştırılması gibi çok çeşitli yönlerde uygulanabilmektedir. Daha önceki yıllarda dişlerde amalgam dolgular olarak tabir ettiğimiz altın ve gümüşten oluşan dolgular kullanılmaktaydı. Bu dolguları hem diş hekimleri hemde hastalar oldukça itici bulurlar ağızda farklı bir tat uyandırırken görsel anlamda da son derece isenmeyen bir görüntü ortaya çıkmaktaydı. Son yıllarda gelişen teknoloji ve diş hekimliği alanında hem sağlamlık hemde estetik açısından uygulanan kompozit dolgular dişlerde bir anlamda görselliğide tamamlayan bir etki olmaktadır.
Kompozit dolgularla hastalar hem sağlığına hemde varolan estetik kaygısının ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır.
Diş hekimliğinde en çok kullanılan kompozit dolgularaynı zamanda en kolay ve en ucuz uygulanabilen estetik dolgular olarakta nitelendirilmektedirler. Bir çok avantajı vardır. Bunların başında da kolay uygulanabilir olması gelmektedir. Kompozit dolgular, hastanın dişlerine en yakın şekli ve rengi alabilir ve kolaylıkla şekillendirilerek üzerinde cilalama işlemi yapılabilir.
Aynı gün içerisinde tek bir seansta uygulanabilen kompozit dolgular, doktorunuzun renk skalası yardımı ile diş renginizi ve diş renginize uyacak olan kompozit malzemeyi seçer. Kompozit dolgunun uygulanacağı ağız bölgesindeki diş veya dişler üzerinde doktorunuz bir takım tamizleme ve pürüzleştirme işlemlerini yaptıktan sonra dişe uygulanan kompozit dolguya şekil verilerek ışık cihazı ile sertleştirme yapılır. Yaklaşık olarak yarım saat yada bir saat kadar bir zaman içerisinde dolgu işleminiz gerçekleştirilmiş olacaktır. Eğer aynı gün içerisinde birden fazla dişinize kompozit dolgu işlemi uygulanacaksa verdiğimiz bu saat dilimi değişebilir.
Kompozit işleminden hemen sonra dişlerinizde renk bırakacak olan çay, kahve, sigara vb yiyecek ve içeceklerden bir iki gün kadar uzak durmakta fayda vardır. Dişlerinizin temizliğine ve hijyenine çok dikkat etmeniz düzenli olarak fırçala ve gargara işlemlerini tekrarlamalısınız.
Ağızda yapılan her işlem sonucunda bir insan ürünüdür. Biz doğala en yakın olanı taklit etmeye çalışıyoruz. Yapılan işlemlere ömür biçmek sizlerinde anlayabileceği gibi zordur. Fakat diş hekiminiz size şöyle bir garanti verebilir. Eğer yapılan işten memnun değilseniz yada yapılan işlem düşer, kırılır vb. durumlarla karşı karşıya kalır o durumda doktorunuz size yeniden gerekli müdahaleyi yapma garantisi verebilir.
Dolguların ömrü bir anlamda size bağlıdır. Ağız ve diş bakımınıza ne kadar özen göserirseniz, Dişlerinizi fırçalar, diş ipi kullanır ve doktorunuzun vermiş olduğu talimatlara ne kadar bağlı kalırsanız dolgularınızın ömrüde o kadar uzayacaktır. Halk arasında bilinin en büyük yanlışlardan birisi de dolgu olan dişlerin bir daha çürümeyeceğidir. Bu kesinlikle yanlış bir bilgidir aksine dolgu olan dişler diğer dişlere göre daha kolay ve hızlı çürüyebilmektedirler.
Dijital gülüş tasarımı öncesinde yapılan muayenelerle doktor hasta arasında iletişim gerçekleşir. Burada, kişinin gülüşünü neden sevmediğine dair notlar alınır ve hayal ettiği gülümsemenin şifreleri ortaya çıkarılır. Birçok kişi, diş estetiğinin iyi olmamasından dolayı gülmekle ilgili problem yaşar. Bu program sayesinde diş estetiği kişinin yüz profiline en uygun şekilde tasarlanır ve estetik bir gülümseme algısı ortaya çıkacak şekilde uygulama yapılır. Bu aşamada, kişinin gülümseyen fotoğrafları çekilir ve programa aktarılır.
Program üzerinden yapılan hesaplamalarla en iyi gülüşün yakalanmasına yönelik tasarım çalışması başlar. Bu süreçte hastanın arzu ve hayalleri de dikkate alınarak hesaplamalar yapılır. Daha sonra elde edilen verilerle hazırlanan geçici protezler hastaya uygulanır ve asıl sonuç alınacak tedaviye geçilmeden önce kişinin nasıl bir gülümsemeye sahip olunacağı önceden görülür. Hastanın gülümsediği fotoğraflar yeniden çekilerek ikinci bir değerlendirme yapılır.
Her şeyin istenildiği gibi olmasından sonra sabit protez uygulamasıyla gülüş estetiği uygulanmaya başlanır. Hastanın diş yapısına göre yapılacak uygulama şekli değişebilir. Bu tamamen hastanın durumu ve doktorun tanısına göre yerine getirilecek bir çözümdür. Tedavi sonrasında kişinin istediği gülümseme şekline sahip olması, özgüven kazanmasını ve sosyal ortamlarda özgürce gülümsemesini sağlar.
Kişiler için önemli psikolojik sorunlara yol açabilen gülümseyememe probleminin dijital gülüş tasarımı uygulamasıyla çözülebilmesi, kişinin yaşam kalitesini bir artıran önemli bir uygulama olarak yayılmaya başlıyor. Uzman diş hekimleri tarafından sanatkar bir tavırla elde edilen gülüş stilleri, kişinin kendisine has bir gülümsemeye sahip olmasına imkan tanıyor.
Şeffaf plaklar, yaklaşık geçmişi 20 yıla dayanan güvenilir bir tedavi yöntemidir. Şeffaf plaklar dışarıdan bakıldığında fark edilemezler. En yakınlarınız bile (arkadaşlarınız, aileniz ) fark etmekte zorlanacaklardır. İstenildiği zaman takıp çıkarma imkanı bulunmaktadır. Ağrısız tedavi yöntemidir. Metal tellerinde sıkça karşılaşılan ağrı, sızı ve acı hisleri ile kesinlikle karşılaşılmaz.
Şeffaf Plaklarla metal veya şeffaf diş teli gibi estetiksel bir kaygı yaşanmaz. Aile, iş ve sosyal yaşantınıza hiçbir kaygı duymadan devam edebilirsiniz. Özellikle çocukların ve gençlerin diş çarpıklığı tedavilerinde yaşadıkları psikolojik sorunların önüne geçmektedir.
Dişlerin üzerini kaplayan plak tabakası sayesinde ağızda ortodontik müdahaleler yapılır. Şeffaf plaklar kolayca çıkarılıp takılabilen, yumuşak yapısıyla kullanımı kolay bir tedavi aygıtı olup tamamen şeffaf yapısıyla da oldukça estetik bir tedavi aracıdır.
Diş hekimi ağızdan ölçü alır. Bu bilgileri üç boyutlu tarama yöntemi ile bilgisayara aktarır. Bilgisayar üzerinde dişlerin hareketine dair tedavi plan senaryosu elde edilir. Bu senaryolara göre tedavi rotası belirlenir. Üç boyutlu yazıcıdan istenen diş kalıpları çıkarılır. Elde edilen bu kalıpların üzerine esnek şeffaf plak uygulanır. Tedavi aşamalarında kat edilecek yol için her bir adıma uygun plak hazırlanır. Böylece tedavide kullanılacak plaklar hazırlanmış olur.
Şeffaf plaklar dişlerin üzerine oturtulur, dişleri kaplayarak ağızda bulundukları sürece dişleri istenen yöne doğru hareket ettirirler. Plağın kullanımı sadece ağıza yerleştirilmesi, yeme, içme, diş fırçalama, diş ipi kullanma gibi aktivitelerde çıkarma şeklindedir. Yani kişi plağını kendisi çıkartıp takabilir. Plağı bizzat kendisi günlük hayatının bir parçası olarak kullanır.
Ölçüler alındıktan sonra bilgilerin bilgisayara girilmesi ve kalıpların hazırlanma sürelerini göz önünde bulundurursak şeffaf plaklar yaklaşık iki hafta sonra elde edilir. Yani plaklar iki hafta sonra alınıp ağıza yerleştirilir ve tedaviye başlanmış olunur.
Şeffaf plaklarda normal ortodontik tedaviden farklı olarak braketler kişinin kendisine özel olarak 3 boyutlu yazıcılar tarafından üretilir. Plaklar ağızda bulundukları sürece dişleri istenen harekete doğru yönlendirir. 15 günde bir plak değiştirilir ve her değişimde, yani her yeni plakta dişler istenen yöne doğru planlı bir şekilde ilerletilir.
Tedavi süresince hastalar plakları çok rahat bir şekilde kendileri takip çıkarabilirler, oldukça basittir, bir plağı günde yaklaşık 20 saat kullanırlar, plağı kullandıktan yaklaşık iki hafta sonra bir sonraki adımın plağı kullanılmak üzere verilir. Bu plağı yine aynı şekilde iki hafta boyunca günde 20 saat gibi bir süre ile takarak kullanırlar.
Ortalama tedavi süresi, problemlerin yaklaşık %60’ı sekiz ila on ayda biter. Kalan %40 ise on iki ila on dört aylık tedavilerle sonlanabilir. Maksimum 16-18 ay süren ender durumlar da vardır.
Plağın diş tellerine göre avantajları çok fazladır. Yapılan bütün hareketler üç boyutlu simülasyonlarda öncelikle belirlenir. Ondan sonrasında istenmeyen bir hareket oluşma miktarı oldukça düşüktür, riski pek yoktur, yapılan çalışmalarda tellere göre dişlere daha az zarar veriyor ya da daha çok zarar veriyor diye bir bulguya rastlanmamıştır, diş tellerinden bu noktada farkı yoktur.
Oldukça şeffaftırlar, estetik bir görünümleri vardır, dışardan bakılınca kullanıcının tedavisinin sürüp sürmediği, tedavi olunduğu yada tedavinin hangi sürecinde olunduğu anlaşılamaz.
Hastanın kendine özgü birebir üretildiği için problem yaşanmaz. Sosyal yaşantıyı sekteye uğratmaz, şeffaf plak kullanan biri toplum içindeki gülme konuşma gibi doğal davranışlarını rahatlıkla sürdürebilir. Konuşurken ağzını eliyle kapatmaz. Resim çekilirken telleri gözükmesin diye gülmemezlik yapmaz, hayatin doğal akışında rahatlıkla yaşama devam eder, bir tedavi süreci içindedir ama yaşam kalitesi düşmez.
Yemeklerde çıkarılabildiği için rahatlıkla istenen her şey yenebilir, tellere göre en büyük avantajlarından biri budur. Diğer büyük avantajı temizlik çok daha kolaydır. Tellerde dişlere giren besinleri temizlemek zorken şeffaf plaklar çıkarılabildiğinden, kullanıcı rahatlıkla tüm dişlerini temizleyebilir. Estetik görünümüyle sosyal yaşantıyı etkilememesi ve çıkarılabilmesiyle istenen yiyeceklerin tüketilip diş hijyeninin rahatlıkla sağlanabilmesi plak kullanımının en büyük avantajlarıdır. Tedavi sürecinde kliniğe gelindiğinde plak değişimleri kısa sürede yapılır, metal braketlerdeki gibi tel ayarı, sıkılaştırılması, değişimi gibi tedavi uygulamaları olmayacağı için klinikte geçen süre tellere göre oldukça azdır.
Seyahat sırasında sürdürebilen bir süreç şeffaf plak tedavisi.
Eğer tedavi elveriyorsa hastaya birkaç plak verilip süreç kendisinin eline verilebilir, kliniğe geliş süresi azalır, tedavi uygunsa plakları hasta arka arkaya kullanabilir.
Şeffaf plaklar bilgisayar teknolojisi ile üretildikleri için istenmeyen bölgelere gereksiz kuvvet uygulamaz, istenen bölgelere gerektiği kadar kuvvet uygularlar.
Şeffaf plak kullanıcıları plağı ilk taktıklarında tükürük salgısında bir miktar artış olabiliyor, alışma sürecinde peltek konuşma görülebiliyor.
Fiyat olarak sabit braketlere göre daha maliyetli olmasını da bir olumsuzluk olarak sayabiliriz.
Metal braketlerde telin koptuğu, çıktığı durumlar olur. Bu durumlarda kliniğe gidilir, diş hekimi teli yerine yerleştirir. Bu gibi olası senaryolarda klinik ziyaretleri şart olur. Şeffaf plak kullanıcısı diş hekimine bağlı değil daha bağımsız bir tedavi süreci geçirir. Seyahat edebilir, hasta yada yoğun olduğunda kliniğe gelmesi zaruri durumlar yaşamadığı için ajandasına sadece kontrol randevularını yazmalıdır, bunun dışında ekstra klinik ziyareti yaşamak durumunda kalmaz.
Yine tedavinin estetik yapısından dolayı Plak kullanıcıları tedavinin ne zaman biteceğine dair ilgili değildirler. Metal braket kullanan hastaların hemen hemen her muayenede sorduğu soru tellerin ne zaman çıkacağıdır, oysa invisalign teknolojisinde hastalar tedavi süresini dert etmez.
Diğer bir dezavantaj teller kırıldığında diş etini yara yapabiliyor, ağızda bulunan metal aygıtlar yada teller nedeniyle batma veya yara olma durumu söz konusu, çoğunlukla hekim müdahalesi gerekiyor, plaklarda böyle durumlar görülmüyor, müdahale edilmesi gereken durum çok nadir olur, diş ve dişetini rahatsız etmez. Braketlerle uygulanan tedaviye göre, daha konforlu daha rahat kullanım ve yarasız acısız bir tedavi süreci sunar.Metal braketlerle tedaviye göre daha acısız ve ağrısız bir süreçtir.
Her yaş grubunda rahatlıkla kullanılabilir. İnvisalign kullanımında yaş sınırı yoktur. Çocuklar, gençler ve yetişkinler şeffaf plak kullanabilir. Önemli olan hekim ile işbirliği içinde düzenli olarak plağın kullanılmasıdır.
Şeffaf plak kullanılırken hekimle işbirliği içinde olunmalı, plak düzenli bir şekilde kullanılarak ağızda bulundurulmalıdır. Plağın esnek yapısı gereği aşırı sıcak içecek tüketilmemelidir. Plak ısıdan dolayı esneyerek formunu kaybedebilir.
Aşırı çay, kahve, sigara tüketimi plaklarda sararma yapabilir. Fakat plaklar 15 gün sonra değiştirildiği için renginin düzeltilmesi gibi bir çaba gerekmez. Oysa sabit ortodontik tedavide ücret vererek seanslarda dişlerinizi temizlenmesinin gerektiği durumlar olabilir.
Tedaviye başlamadan önce diş muayenesi olup dişlerde gereken dolgu işleminin, diş taşı temizliğinin, çürüklerin temizlenmiş olması, ağız bakımının yapılmış olması gerekir. Tedaviye başlandıktan sonra bu gibi işlemler yapılmaz. Ancak implant gibi protetik işlemler tedavi sonrasına bırakılır.
Ortognatik cerrahi operasyonu öncesinde de şeffaf plak tedavisi uygulanabilir ve operasyon sonrası ağızdaki problemler giderilmiş olur.
Önceden İnvisalign daha maliyetli bir tedavi yöntemiydi. Sadece bir firma bu işi yapıyordu, daha pahalı idi, bugün fiyatlar daha uygun, ulaşılabilir düzeyde bir maliyeti var. Yine de tellere göre daha maliyetli ama arada uçurum yok.
Burada maliyet hesabı yapılırken avantaj dezavantaj kıyaslaması işin içine katılmalı. İnvisalign bir miktar daha maliyetli ama çok daha estetik ve çok daha kolay kullanımlı.
Ortodontik tedavi müdahalelerimi ben %80 şeffaf plaklarla yapıyorum, hastalardan talep görüyor ve hastalarım memnun, benim öncelikle tercihim bu oluyor, dijital teknolojiler hızlıca diş hekimliğine entegre olmuş durumda, bundan uzak kalmanın anlamı yok, üç boyutlu kusursuz analizler yapılıyor , bunu uygulamayı gerekli ve faydalı görüyorum.
Hastaların kendilerinin tellerle kıyaslamaları söz konusu değil haliyle, bizim klinikte gözlemlediğimiz Plak kullanıcıları tedavileri olurken çevrelerindeki insanların tedavinin farkında olmadıklarını görüyoruz. İki haftada bir plak değiştiği için herhangi bir koku, rahatsız edecek herhangi bir yönü yok.
Estetik ve hijyenik bir şekilde kolay kullanımlı bu tedaviyi sürdürebiliyorlar. Çok önemli görüşmelerinde plakları çıkarabiliyorlar, günde birkaç saat çıkarma haklarını özel durumlarda kullanabiliyorlar.
Ortodontik tedavi gören kişilerin tedavi sonuna kadar resimlerinde, sosyal medya hesaplarında gülmediklerini görüyoruz, şeffaf plak kullanıcılarının görsel anlamda endişeleri olmuyor, rahatlıkla gülüp konuşabiliyorlar, fotoğraflarda rahat davranabiliyorlar. Bu yönüyle de sosyal yaşantıyı kesintiye uğratmayan bir tedavi yöntemi. Kayıtlara göre dünya üzerinde on milyon insan şeffaf plaklarla tedavi almış ve sonuçlar çok olumlu.
Şeffaf plaklar dişleri ideal pozisyona taşıyan kolay, estetik ve sağlıklı bir metod. Bu yüzden bende genel olarak tedavi uygulamalarımda şeffaf plakları kullanıyorum.
Hekim koltuğunda geçen süre daha azdır. Geleneksel diş telleri kullandığınızda hekiminize iki haftada bir gibi sıklıkla bazı ayarlar için uğramak zorundasınızdır. Şeffaf düzelticiler kullandığınızda ise hekiminize altı haftada bir uğrarsınız ve size kullanacağınız diğer bir set düzeltici plak verir.
Ağız hijyeni daha iyi olur. Geleneksel diş tellerinin aksine şeffaf düzelticilerinizi yemek yerken, içerken veya dişlerinizi fırçalarken çıkartabilirsiniz.
Tedavi Süreci
Pros Estetik Diş Kliniği Ortodonti birimimizde kliniklerimizin direktörü Prof. Dr.Tancan UYSAL ve ekibi tarafından hastalarımıza en uygun tedavi seçeneği klinik muayene sonrasında hastalarımıza sunulmakta ve hastalarımızın tercihine göre tedavileri yapılmaktadır.
Bu yöntem ile dişlerin ön bölgesinde bulunan kötü görünümler düzeltilir ve estetik bir görüntü oluşturulur. Bir başka tedavi seçenekleri arasında ise lekelenmeler, çarpıklık ve orantısız dişleri orantılama ve düzeltme işlemleri yapılabilir. Bu işlemde bağlama işlemi yaptığımız tedavi şekli seramik maddelerden oluşmakta olup hastaya estetik güzel bir görünüm kazandıracaktır. Dişin estetik görünümünü bozmamak adına kullanabilecek gelişmiş bir yöntemdir. Laminate veneerler diş yapısı ile benzer özellik gösterir.
Her insanda oluşabilecek renk, şekil ve diş bozuklukları elbette çözümlenebilir. Peki, bu bozukluklar Laminate Veneer ile çözümlenebilir mi? Elbette. Bu şikâyetlerin yanında farklı diş sorunlarına da çözüm olacaktır. Bunlar; diş arasında ki boşlukların doldurulması veya dişlerde oluşmuş çarpıklıkları düzeltmek olabilir. Hastalarımıza önerdiğimiz bu yöntemin başlıca nedenlerinden biri hem seçenek hem zaman avantajlı olmasıdır. Çünkü dişler laminate veneer ile 7 ila 8 gün içerisinde tedavi edilebilir.
Tedavi yapılırken dişleriniz uyuşturulur. Bu nedenle işlem yapılırken acı hissetmezsiniz. Geçici laminete yerleştirildiğinde hassasiyet yaşamanız olası bir durumdur.
Diş gıcırdatması sonucunda dişlerin uçlarında ve boyun bölgelerinde ya da bazı dişlerin tamamında kırık, aşınma gibi problemler oluşabilir. Özellikle çiğnemesi zor ve sert gıdalarda çenede çabuk yorulma hissi meydana gelir. Kulak ağısı, baş ağrısı gibi problemlerle sıklıkla karşılaşılır. Dil, fark edilmeden ısırıldığı için diş izleri göze çarpabilir.
Dişlerde küçük ya da derin kırıklar oluşur. Şiddetli baş ve kulak ağrıları hayat kalitesini düşürür. Herhangi bir çürüğü bulunmayan dişler bile gıcırdatma esnasında kuvvet nedeniyle kanal tedavisi görmek zorunda kalabilir veya kırılabilir.
Diş gıcırdatma, tedavisi kolay bir rahatsızlıktır. Diş sıkma tedavisinde asıl amaç dişlere gelen kuvvetlerin eşit ve dengeli dağılmasını sağlamaktır. Öncelikli olarak dişlerin restorasyonlarının yanı sıra ağızda bulunan kırık ve çürük dişlerin tedavileri tamamlanmalıdır. Grekli görülürse tam kapanmayan ya da kapanışı bozan protezlerin yenilenme işlemi tamamlanır.
Tedavi sırasında hastanın durumuna göre çene egzersizleri önerilebilir. Ağrı kesici ilaçlar veya kas gevşeticiler de ideal bir tedavi seçeneğidir. Dişlerde meydana gelen sorunların tedavi edilmesinden sonra gece uyurken rahatlıkla kullanılabilecek olan gece plağı önerilebilir.
Diş gıcırdatması ve diş sıkması gibi problemler yaşıyorsanız, Profs Estetik Diş Kliniği Ortodonti, Cerrahi ve Protetik Diş Tedavisi birimlerimizde en uygun tedavi seçeneği klinik muayene sonrasında hastalarımıza sunulmakta ve hastalarımızın tercihine göre tedavileri yapılmaktadır.
0-13 yaş grubu çocukların süt ve daimi dişlerinin sağlıklı olarak korunmasını, çürük, travma, kalıtımsal ve benzeri etkenlerin bu dişlerde oluşturduğu sorunların giderilmesini amaçlayan diş hekimliğinin bir anabilim dalıdır.
Süt dişleri toplam 20 tanedir. Süt dişlerinin birinci görevi çocuğun beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Süt dişleri, kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik yapmaktadırlar. Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır. Çocuk dişhekimliğinin birinci amacı, dişsel sorunların oluşmasını engelleyecek önlemleri almak ve çocukları çürüksüz bir geleceğe yönlendirmektir. Bu amaçla uygulanan işlemlere Koruyucu Dişhekimliği Uygulamaları denir.
Diş çürüğünü önlemeye yönelik koruyucu uygulamalar içinde çocuğun ve ailesinin ağızdiş sağlığı ve beslenme konusunda eğitilmesine büyük önem verilmektedir. Kliniğimizde hastalarımıza diş fırçalama tekniği uygulamalı olarak anlatılmaktadır. Koruyucu dişhekimliği uygulamaları arasında yüzeyel flor ve fissür örtücü işlemleri de yer almaktadır.
Daimi dişlerin çiğneyici yüzeylerindeki derin ve çürümeye meyilli fissürleri (olukları) kapatıp, bakterilerin buraya ulaşmasına izin vermeyen ve böylece çürüğü önleyen akışkan bir dolgu maddesidir. Fissür örtücü uygulamaları 6 ayda bir kontrol edilmelidir.
Flor, dişlerin çürümesini önleyen, dişlerin yapısını kuvvetlendiren bir elementtir. Dişler ilk sürdükleri zaman diş minesi tam olarak olgunlaşmadığından yeni sürmüş dişler genellikle çürüğe karşı daha dirençsiz ve çürük oluşumuna yatkındırlar. Flor, diş minesini kuvvetlendirerek dişi asit ataklarına karşı korur ve dolayısıyla diş çürüklerinin oluşmasını önlemeye yardımcı olur. Profesyonel yüzeyel flor uygulaması sadece dişhekimleri tarafından uygulanabilen koruyucu bir yöntemdir. Yüzeyel flor, 6 ayda bir dişhekimi tarafından uygulanmalıdır.
Diş çürüğü, diş üzerindeki bakterilerin besinleri fermente etmesi sonucu üretilen asitlerle, diş sert dokularının yıkımı ile başlayan bir hastalıktır. Özellikle erken çocukluk döneminde, uyku sırasında biberon içine ballı, şekerli ya da bisküvili süt gibi gıdaların konulup çocuğa verilmesi, emziğin şekerli gıdalara batırılması sonucu küçük yaştaki çocuklarda görülen yaygın çürüklere biberon çürüğü adı verilir.
Çocukluk çağında çok sık karşılaşılan önemli sorunlardan biri de travmatik yaralanmalardır. Hastanın yaşı, yaralanmanın derecesi, bölgesi, ilgilendirdiği dokular ve hastanın genel durumu dikkate alınarak tedavi yapılır.
Erken süt dişi kayıplarında, alttan gelecek olan daimi dişin yerini korumak amacıyla yer tutucu olarak adlandırılan apareyler kullanılır. Yer tutucular, komşu dişlerin çekim boşluğuna hareket etmelerini ve bu yolla daimi dişin ya gömük kalmasını yada farklı yerden çıkmasını, dolayısıyla ileride ortodontik bozukluk oluşmasını önlemeye yarayan apareylerdir. Diş hekimi ile uyumlu olan çocukların tedavileri klinik koşullarda, zihinsel engelli veya anksiyeteli çocukların tedavisi ise sedasyon uygulanarak ya da genel anestezi altında yapılmaktadır.
Günümüzde artık tıp insanlarının vazgeçilmez tanı metodudur. Yardımcı bir tanı metodur.
Hastanın dokularını açmadan, hastaya dokunmadan, ellemeden onu rahatsız etmeden tanıya katkıdan bulunan ışınlardır.
Travmalara maruz kalındığında, kırıklarda, patolojilerin boyutlarını ve pozisyonunu, gömülü dişlerde, dişlerin çene kemiği içinde pozisyonlarını değerlendirmede işe yararlar.
Ağız içi klinik olarak değerlendiremediğimiz durumlarda, Çene kemiklerinin içine görmemiz gereken durumlarda başvurduğumuz vazgeçilmez bir yöntemdir.
Hayır, yoktur. Tek bir diş röntgen filminden alınan ışın dozu, güneş ışığına maruz kalındığında alınan radyasyondan bile daha azdır. Tek seferde tüm ağızdan 12-14 tane diş röntgeni alınmasında tıbbi açıdan herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
LÖSEMİ başlama riski , direkt olarak ışınlanan kan üreten dokuların miktarı ve doz ile ilişkilidir
Dental radyografi uygulamalarında ışınlan maxilla ve mandibula sahaları, aktif kemik iliğinin çok küçük bir kısmını içerir.
Sonuç olarak hastadan alınan periapikal filmlere bağlı olarak lösemi oluşması için yaklaşık olarak 2000- 5000 arası periapikal film çekilmesi gerekir.
Radyasyon sonucu oluşan kanserlerin en yüksek oranına sahip olan dokulardan birisidir.
Tiroit bezi dental radyografik işlemler sırasında primer ışın demeti ile ışınlanmamasına rağmen, tiroit radyasyon ekspojuru oluşur.
Diş hekimlii radyolojisinde ,tiroit bezinin x- ışını demetine yakın olması nedeniyle bu bezin aldığı radyasyon konusunda ciddi şüpheler vardır.
Dişhekimliği radyoloji uygulamalarında tiroit dozu sanıldığı kadar yüksek değildir .
Panoramik radyografide de alınan radyasyon miktarı ise , servikal spinal incelemelerden kaynaklanan tiroit dozunun % 1 i kadardır .
Dişhekimliği radyolojisinde tiroit bezini korumak için hastaya kurşun önlükle beraber kurşun yakalıkta giydirilmelidir.
Hastaya standart 0.5 mm kalınlığında kurşun önlük giydirildiğinde, hastanın aldığı radyasyon miktarı % 95 oranında azalır.
Gerekmedikçe diş sorunları için röntgen çektirmekten kaçınılmalıdır. Eğer gerekliyse kurşun önlük giyilerek çekilmelidir.
Tiroid koruyucularının kullanılması oldukça önemlidir ancak ortodontik amaçla çekilen sefalometrik filmler ile rutin kullanımda olan panoramik grafilerin çekimi sırasında kurşun boyunluğun kullanılması, görüntüyü kapatması nedeni ile uygun değildir.
Radyasyon zararlarından korunmak için, hamile olan veya hamilelik olasılığı bulunan hastaların hekimleri ve radyasyon görevlilerini mutlaka uyarması gereklidir. Ayrıca refakatçilerin de Röntgen Kliniğine girmeleri yasaktır.
Panoramik Radyografi: Üst ve alt diş kavislerinin ve komşu doku ve oluşumların tek bir film üzerinde görüntülendiği film çekim tekniğidir.
Bu röntgen türü, çıkan ve çıkmaya devam eden dişlerin konumunu tespit etmede kullanılır. Sorunlu dişleri tespit edebilir,kist ve tümörlerin teşhis edilmesinde yardımcı olabilir.
Tedavi planlamasında, verdiği genel görünüm ve detaylarla diş hekimine dişler ve çeneler hakkında genel bir bilgi verir.
Periapikal Radyografi: Dişlerin birebir boyuta en yakın görüntüsünü veren küçük film çeşitidir.
İlgili diş grubu ve etrafındaki çene kemiğinin detaylı bir görüntüsünü verir.
Bite-Wing Radyografi (Isırma radyografisi): Özellikle dişlerin komşu dişlerle aralarında oluşmuş çürüklerin tespiti için kullanılır.
El-Bilek Radyografisi: Ortodontik tedavi planlamasında çocuk hastaların kemik yaşını tespit etmek için kullanılır.
Sefalometrik Radyografi: Özellikle ortodontik tedavi planlamasında kullanılır, alt ve üst çenelerin ve dişlerin kafa tabanı ve diğer dokularla iki boyutlu ilişkisi değerlendirilir.
TME Radyografisi: Temporomandibular eklem (çene eklemi) hareketlerinin ve buna bağlı sorunların tespiti için kullanılır.
Oklüzal Radyografi: Dişlerin yatay yöndeki pozisyonlarının tespiti, çene kemiği içindeki oluşumların incelenmesi veya tükürük bezi hastalıklarının incelenmesi için kullanılır.
Temporomandibuler eklem ( TME, Alt Çene Eklemi ) alt çeneyi kafatası ile birbirine bağlayan dinamik canlı bir dokudur. Çene eklem bozukluğu çiğneme kaslarını tutan ağrı ve fonksiyon bozukluğu sendromudur. Çene eklemi bozuklukları, günümüzde yaygın bir kesimi etkisi altına almış durumdadır. Eklem yüzeyi ve disk arasındaki uyumun bozulmasından meydana gelmektedir.
Dişlerdeki kapanış bozuklukları ve 20 yaş dişlerinin normalden daha geriden çıkması çene eklem bozukluklarına neden olan en önemli faktörlerdendir.
Ortodontik bozukluklar ve dişlerdeki yer değiştirmeler kapanış bozukluklarına sebep olmakta ve eklem bozukluklarının en önemli faktörleri arasında gösterilmektedir.
Çene eklem tedavisi her zaman tamamen iyileşme sağlamayabilir, çene eklem diskindeki veye yardımcı bağlardaki uzama veya deformasyon tamamen tamir edilebilir veya iyileşebilir demek yanlış olur. Bozukluğun sebebi kapanış veya ortodontik sebepli ise ortodontik tedavi sonrası bozukluğun ortadan kalkması ile çene ekleminde büyük bir rahatlama sağlanır, fakat tedavi öncesi aşınmış olan eklem dokusu iyileşemez.
Eklem tedavisi ile eklemler üzerine binen yükler azaltılarak ve doğru çiğneme alışkanlıkları kazandırılarak dokulardaki aşınmalar durdurulur ve çok büyük bir rahatlama sağlanır.
Çene eklemi bozukluklarında teşhis için klinik muayene ile birlikte bazı yardımcı testler de kullanılabilir. Bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme sıklıkla kullanılan görüntüleme yöntemleridir. Nadiren sintigrafi veya PET tetkikleri de gerekebilir. Ayrıca splint kullanımı da bir teşhis aracıdır.
Çene eklemi teşhis ve tedavileri üzerine uzmanlaşmış olan AĞIZ DİŞ VE ÇENE CERRAHİSİ ve ORTODONTİ uzmanları öncelikli olarak hastalığın ne olduğunu teşhis eder daha sonra gerekli olan tedaviler için hastalara bilgi verir. Hastaların tedavileri kabul etmesi üzerine gerekli tedaviler yapılır. Çene eklemi tedavisi öncelikle hasta uyumu olmak üzere, multidisipliner bir yaklaşımı gerekli kılar. Çene eklemi uzmanının uygulayacağı tedaviyle birlikte, Protez Uzmanı, Fizik Tedavi Uzmanı, Psikiyatrist, Nörolog konsültasyonunu da gerektirebilir.
Çene eklemi ortodontik kapanış bozukluklarından kaynaklanıyorsa splinti çıkarınca ağrı olması normaldir. Yapılacak şey ortodontik tedavi ile kapanış bozukluklarını tedavi ettirmek olacaktır.
Lekelenmenin birçok sebebi olabilir. En yaygın olanları yaşlılık, dişleri boyayan maddelerin (kahve, çay, kola, sigara vb.) tüketimi, dişe gelen travmalar, eski protezler, kaplamalar, dolgulardır. Dişlerin oluşumu sırasında kullanılan antibiyotik veya aşırı florid tüketimi de dişlerde renklenmelere yol açabilir.
Dış Kaynaklı Renkleşmeler
Lekeler sadece diş minesi yüzeyindedir. Beslenmeye bağlı olarak oluşur. Çay, kahve, kola, koyu renkli meyve suları, kırmızı şarap gibi içecekler ve domates salçası, şeftali gibi yiyecekler dişte yüzeysel renkleşmeye neden olur. Bu tür lekelerde beyazlatma işlemi başarılı sonuçlar verir.
İç Kaynaklı Renkleşmeler
Dişin mine tabakasının altındaki dentinde oluşan renkleşmelerdir. Çocuklukta kullanılan tetrasiklin türevi ilaçlar ve aşırı florid kullanımı ya da annenin gebelik döneminde kullandığı bazı antibiyotikler nedeniyle oluşabilir. Rengin açılması çok yavaş olur ya da hiç olmaz.
Yaşlılık Nedeniyle Oluşan Renkleşmeler
İlerleyen yaşlarda dişteki mine tabakası aşınarak alttaki dentin tabakasının koyu rengini yansıtır. Aynı zamanda yıllar içinde iç ve dış kaynaklı renkleşmeler de görülebilir. Böyle durumlarda beyazlatma işleminden başarılı sonuçlar elde edilebilir.
Kanal Tedavisi Görmüş Dişlerde Renkleşme
Kanal tedavisi yapılan diş canlılığını yitirir, zamanla parlak, canlı rengini de kaybederek sararabilir veya dişin içine konan materyale bağlı renkleşme meydana gelebilir. Bu tür renkleşmelerde pulpa odasına yerleştirilen beyazlatma ajanı dişte birkaç gün bekletilir. İstenilen sonuç elde edilene kadar işlem tekrarlanır. Bu şekilde özellikle ön bölgede tek başına kalmış koyu renkli dişler beyazlatılır. Genellikle olumlu sonuç alınır.
Uygulanan bütün beyazlatma yöntemleriyle geçici bir beyazlık elde edilmektedir. Dişlerin yapısı, kişinin beslenme alışkanlıkları ve işlem sonrası önerilere ne kadar dikkat edildiğine bağlı olarak 2-3 sene sonra tekrarlanması gerekebilir. Gebelik ya da emzirme döneminde olan hastalara uygulanmaz. 18 yaş altına önerilmez. Dişeti çekilmesi sonucunda açığa çıkan diş kök yüzeylerine, dişeti rahatsızlığı, diş çürükleri, kole hassasiyeti olanlara bu sorunlar tedavi edilmeden önerilmez.
Dişleri beyazlatmak için farklı yöntemler vardır. Birincisi diş hekimi yardımıyla profesyonel beyazlatma, diğeri ise evde diş hekiminin önerisi doğrultusunda uygulanan ev beyazlatma sistemidir. Son yapılan çalışmalarda iki yöntemin aynı anda kullanılmasının etkin bir beyazlatma için gerekli olduğu belirtilmiştir. Hastanın beyazlatma işlemi ofis tipi ile yapılsa bile rengin kalıcılığı için ev tipi ile desteklenmesi önerilmektedir.
Yapılan çalışmalar diş hekimi kontrolünde yapılan diş beyazlatma sistemlerinin kullanımında hiçbir zarar olmadığını göstermiştir. Diş hekiminizin beyazlatma sonrası florür uygulamaları ile beyazlatma işlemi daha da güvenli bir işlem olmaktadır. Dişlere zarar veren, eczanelerde satılan denetimsiz beyazlatıcı ürünlerdir.
Bütün beyazlatma jelleri az veya çok hassasiyete sebep olabilir. Bu, kişiden kişiye değişebilir, soğuk veya sıcak içeceklerle birlikte gelişebilir. Hassasiyet durumunda diş hekiminin uygulayacağı topikal florür bu diş hassasiyetini azaltacaktır. Ayrıca hassasiyeti azaltmak için içerisinde potasyum nitrat ve yüksek oranda florür bulunduran diş macunları da kullanılabilir.
Sonuçlar farklıdır. Bazı dişler daha kısa sürede beyazlarken, bazıları için bir iki seans beyazlatma yapmak gerekebilir. Dişlerinizde sarılaşma grileşmeden ne kadar fazlaysa beyazlatma o kadar iyi olacaktır. Antibiyotik kullanımından kaynaklanan grileşmenin beyazlatılması daha zordur ve sonuca ulaşmak daha uzun bir süreç gerektirebilir.
Beyazlatma sonrasında dişlerin rengi asla başlangıçtaki rengine dönmez ama bir miktar renkleşme 6 ayla iki yıl arasında oluşur. Beslenme alışkanlıklarına göre bu renklenme farklılık gösterir. Beyazlatmadan 6 ay sonra kontrol edilmeli, gerekirse diş taşı temizliği, polisaj ve bir kez ev tipi beyazlatma tavsiye edilir.
Porselen kaplama kuron ve köprüler beyazlamaz. Yeni beyazlamış dişinizin rengine uyması için bunların değişmesi gerekebilir.
Beyazlatma sonrası yaklaşık 2 gün yani 48 saat boyunca (ideali 7-10 gün) çay, kahve, sigara, kola, kırmızı şarap, asitli içecekler ve renkli yiyeceklerden uzak kalmak gereklidir, çünkü yapılan beyazlatmanın etkisi dentin tübüllerinde devam eder. Bu süre zarfında da renkli yiyecek ve içeceklerden kaçınılmalıdır.
Dişeti hastalığının pek çok bulgusu vardır;
Bununla beraber, periodontal hastalık hiç bir bulgu vermeden de ileri safhalara ulaşabilir. Bu nedenle düzenli aralıklarla dişhekimine gitmek son derece önemlidir.
Dişeti hastalığının en önemli nedeni "bakteriyel diş plağı" adı verilen, dişler üzerinde biriken yapışkan ve renksiz film tabakasıdır. Günlük fırçalama ve diş ipliği kullanımı ile diş plağının uzaklaştırılması sağlıklı bir ağız için temel gereksinimdir. Eğer plak etkin bir şekilde dişlerden uzaklaştırılmazsa diş taşı veya tartar olarak bilinen düzensiz yüzeyli ve geçirgen bir yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından salınan zararlı ürünler dişetinde irritasyona neden olur. Bu ürünler nedeni ile dişetini dişe sıkıca bağlayan lifler yıkıma uğrar, dişeti dişten uzaklaşır ve periodontal cep oluşur. Böylece bakteri ve ürünlerinin daha derin dokulara ilerlemesi kolaylaşır. Hastalık ilerledikçe cep derinleşir, bakteriler daha derine; kemiğe kadar ilerler ve dişi destekleyen alveol kemiğinde de yıkım başlar. Hastalık tedavi edilmeden bırakılırsa sonunda dişler sallanır ve çekimleri bile gerekebilir.
Periodontal hastalığın önlenmesinde en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir. Dişleri sağlıklı bir durumda sürdürmek için, günlük ağız bakımı işlemleri ile (diş fırçalama ve diş ipliği kullanma) bakteriyel diş plağının uzaklaştırılması gerekmektedir. Dişhekimine düzenli aralıklarla gidilmesi de aynı derecede önemlidir.
Günlük ağız bakımı işlemleri diş taşı oluşumunu en az düzeye indirebilir, ancak tamamen önleyemeyebilir. Diş fırçası, diş ipliği veya diğer temizlik araçları ile ulaşılamayan bölgelerin bir diş hekimi tarafından değerlendirilmesi mevcut diş plağı ve/veya diş taşının uzaklaştırılması açısından gereklidir.
Dişeti hastalığının erken döneminde tedavi, dişler üzerindeki eklentilerin (plak ve diş taşı) uzaklaştırılması ve düzgün bir kök yüzeyinin sağlanmasını kapsar. Bu işlem dişetinde iltihaba neden olan bakteri ve irritanların uzaklaştırılmasını sağlar. Genellikle bu tedavi, dişetinin tekrar dişe adaptasyonu veya dişetinin büzülerek cebin elimine olması için yeterlidir.
Dişeti hastalığının erken döneminde vakaların çoğunluğunda, diş taşı temizliği, plağın uzaklaştırılması ve düzgün bir kök yüzeyinin sağlanmasını takiben günlük etkin ağız bakımı başarılı bir tedavi için yeterlidir. Daha ilerlemiş vakalar cerrahi tedaviyi gerektirebilir. Bu tedavinin amacı dişleri çevreleyen derin periodontal ceplerdeki diş taşlarını temizlemek, cebin büzülerek eliminasyonunu ve düzgün bir kök yüzeyini sağlamak ve daha kolay temizlenebilir bir dişeti formu oluşturmaktır.
Dişeti tedavisi sonrası hastaların düzenli olarak diş hekimi tarafından muayene edilmesi, plak kontrolü ve yeni diş taşı birikimlerinin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir. Fakat unutmamak gerekir ki; Dişeti tedavisi ile elde edilenlerin sürdürülmesi için hiçbir işlem kişinin günlük ağız bakımı işlemlerini etkin bir şekilde uygulamasından daha yararlıdır.
Günümüzde diş eti estetiği yani pembe estetik en az diş estetiği kadar önem kazanmıştır. Doğal, sağlıklı ve hoş görünümlü dişler için diş eti sağlığı ve düzgünlüğü sağlanmalıdır.
Her dişin diş eti seviyesinin olması gereken standart bir yeri ve şekli vardır. Bu standart bozulduğunda ağız estetiği bozulabilir. Gülerken ya da konuşurken fazlaca gözüken diş etleri (gummy smile) tüm görünümü kötü etkileyebilir. Bu sorunlar yeni teknolojler ile genellikle tek seansta, kanamasız ve dikişsiz olarak çözülmektedir.
Halk arasında görünmez diş teli, içerden diş teli veya gizli diş teli olarak bilinen, talebin her geçen gün arttığı lingual ortodonti tedavisi dişlerdeki çapraşıklıkları düzeltmek için kullanılan braket ve tellerin dişlerin dudak tarafındaki ön yüzeyleri yerine, dil tarafındaki arka yüzeylerine yerleştirildiği tekniktir. Bu tekniğin en önemli avantajı hiç görünmemesidir. Günümüzde kişiye özel olarak üretilen lingual apareyler mevcuttur. Kişiye özel yapısı sayesinde diğer lingual tedavi yöntemlerinin aksine tedavi sonuçları çok başarılıdır.
1970'li yılların sonlarında kullanılmaya başlanan lingual tedavi gelişen laboratuar teknikleri, klinik uygulamalardaki teknolojik ilerlemeler ve değişik braket ile yapıştırıcıların üretilmesi sonucu yıllar içinde gelişerek günümüzde son hale gelmiştir. Bu teknik üzerinde uzmanlaşmış yeterli bilgi ve klinik tecrübeye sahip ortodontistler tarafından yapılacak lingual ortodontik tedavi ile dışarıdan geleneksel metal tellerle olduğu gibi her çeşit vakayı tedavi etmek mümkündür.
Günümüzde kullanılan lingual braketler yani görünmeyen diş telleri, ilk kullanılan braketlere göre yaklaşık %40-%50 oranında daha küçüktür. Bu sebepten dolayı lingual ortodontik tedavide hasta rahatsızlıkları azalmış, bu apareylere adaptasyon dönemi kısalmıştır. Ancak lingual braketler ve lingual diş teli bulundukları konum sebebiyle tedavi başında hastalara biraz daha fazla rahatsızlık verebilmektedir.
Lingual braketlerin uygulanmasını takiben ağız içerisinde tükürük salgılanmasında bir artış meydana gelir. Söz konusu bu durum yaklaşık 48 saat içerisinde geçer. Lingual braketlere bağlı olarak dilde tahrişler meydana gelebilir. Bu durumun iyileşmesi ortalama 1 haftayı bulmaktadır. Bazı vakalarda ise hasta ağzını kapattığında alt dişler üst ön dişlere yerleştirilen braketlere değmekte ve bu sebepten dolayı yan bölgelerde bir açıklık meydana gelmektedir. Söz konusu bu rahatsızlık kademeli olarak düzelmekte ve yaklaşık olarak 3- 4 hafta içerisinde tamamen ortadan kalkmaktadır.
Günümüzde kullanılan görünmeyen tellerin boyutlarının küçük olması hastalarda meydana gelen konuşma problemlerini de büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Hastalarda tükrük seviyesinin normale dönmesi, dildeki tahrişlerin geçmesi ve ağız içerisinde yan bölgelerde meydana gelen açıklıkların kapanması ile birlikte konuşma kademeli olarak hızlı bir şekilde düzelmekte ve ortalama 2- 4 hafta arasında normale dönmektedir.
Evet, lingual braketlere olan alışma süresi biraz daha uzundur. Dişlerin dış yüzlerine yapıştırılan metal braketlere alışma süresi ortalama 1 hafta civarında iken lingual teknikte bu süre 2-3 haftayı bulabilmekte ancak hastalar en fazla 4 hafta sonraki 2. randevularına lingual braketlerine tamamen alışmış olarak gelmektedirler.
Günümüzde gelişen laboratuar teknikleri ve klinik uygulamalardaki teknolojik ilerlemeler sayesinde lingual teknik ile ilgili tüm sorunlar çözümlenmiştir. Bu sebepten dolayı bu teknik üzerinde uzmanlaşmış, yeterli bilgi ve klinik tecrübeye sahip ortodontistler tarafından yapılacak lingual tedaviler ile dişlerin ön yüzeylerine yapıştırılan braketlerle yapılan labial tedaviler arasında tedavi süresi açısından bir fark yoktur.
Birçok tanınmış kişi tarafından da tercih edilen lingual tedavi ile hastalar bir taraftan dişlerindeki düzelmeleri izlerken diğer yandan özgürce gülümseyebilmektedir. Mesleklerini rahatlıkla yürütebilmektedirler. Lingual tel ve lingual braketler sayesinde yetişkinler için diş teli artık estetik açıdan bir sorun olmaktan çıkmıştır. Bu durum hastaların sosyal hayatlarını olumlu yönde etkilemektedir.
Başlangıçta evet ancak ilerleyen günlerde hastaların fırçalama tekniklerine alışması, ayrıca ara yüz fırçaları ve ağız suları kullanımı ile bu braketlerin temizliğinde bir sorun yaşanmamaktadır.
Lingual tedavi laboratuar aşaması gerektirmesi ve kullanılan braketlerin daha maliyetli olması sebebiyle geleneksel metal teller ile karşılaştırıldığında daha pahalı bir tedavidir.
Incognito lingual teknikte dişlerin arka yüzeylerine yapıştırılan bir braket ve tel çeşididir. Günümüzde 'incognito lingual', 'incognito lingual tedavi', 'incognito lingual teknik', 'incognito lingual ortodonti' 'incognito braket', 'incognito tel' adları altında yanlış terminolojiler kullanılarak 'lingual teknik' ve 'incognito teknik' şeklinde bir ayrım yapılmaya çalışılmaktadır. Söz konusu bu durum doğru değildir. Incognito, lingual teknikten farklı, bu teknikten üstün veya bu tekniğe alternatif bir teknik değildir. Incognito braketler ve incognito teller aynen kendisine renk dışında çok benzeyen braketler gibi lingual tedavide kullanılan bir braket çeşididir.
Profs Estetik Diş Kliniği Ortodonti birimimizde kliniklerimizin direktörü Prof. Dr.Tancan UYSAL ve ekibi tarafından hastalarımıza en uygun tedavi seçeneği klinik muayene sonrasında hastalarımıza sunulmakta ve hastalarımızın tercihine göre tedavileri yapılmaktadır.